Söyledikleriniz Kaderinize Dönüşürse
Söyledikleriniz Kaderinize Dönüşürse
BBC Beyin üzerine bir belgeselde, bilim adamları düşünce gücünün (hayal gücünün) önemini araştıran bir deney yapıyorlar. Sporcu bir kız, yeni bir jimnastik hareketi defalarca denemesine rağmen başarılı olamıyor ve hayal gücü ile başarmayı deniyor. Fiziksel olarak hareket etmeden sadece durarak, yapılması gerekenleri zihninde defalarca tekrar ediyor. Hayali tekrarlardan sonra, ilk gerçek denemede başarılı oluyor. Buradan yola çıkarak, hayal gücünün öğrenme üzerinde ve insan beyni üzerinde fiziksel denemeler kadar daha etkili olduğu ortaya çıkıyor.
(Belgeselin ilgili bölümü için; https://www.dailymotion.com/video/xsp4m4 )
Deneyi sosyal hayata uyarladığımızda, fiziken olmasa dahi içimizde büyüttüğümüz iyilik ve kötülüklerin benliğimizde, davranışlarımızda etkileri olduğunu bilimsel olarak da görebiliriz. “Ne düşünürsen düşün önemli değil. Fiile dökmediğin sürece düşündüklerinden sorumlu tutulmayacaksın” anlayışı yaygın bir anlayış. Ayette ise şöyle deniyor:
“Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (2/Bakara 284)
Aklımızdan insanın iradesinden bağımsız olarak aklından binlerce düşünce geçebilir. Ancak geçmesine izin vermediğimiz, tuttuğumuz düşünceler bizim davranışlarımızı da etkiliyor. Bunu bir arama motoru gibi düşünebiliriz. İnternette binlerce link içerisinden sadece istediğimiz linklere giriyor ve istediğimiz kadar orada kalıyoruz. Bunun gibi, bir günde aklımızdan binlerce düşünce gelip geçebilir ancak onlardan üzerine yoğunlaşıp düşündüklerimiz yani içimizdekilerden sorumlu tutulacağız.
“Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler sonra hemen gözlerini açarlar.” (7 Araf 201)
Şeytan insana pek çok şey fısıldayabilir. Bu düşüncelerin kıskacına girmek veya gerçeği görüp sorumlu davranmak da insanın elindedir. Şeytan insanı yalnızlık, kıtlık gibi gerçekliği olmayan korkular ve kaygılarla saptırır. Sağduyulu insanlar, akıllarına gelen bu kaygı ve korkuların gerçekçi olmadığını ve kendisi için en doğru düşüncenin ne olduğunu bulabilirler. Bazıları içinse şeytanın çarpıtılmış gerçekliği cazip gelir ve sonucunda kötülük yapar hale gelirler.
İnsan, bilişsel çelişkilerle yaşayamaz. Düşünceleriyle davranışları arasında çelişki olduğunda dengesizlik yaşarlar. Sonrasında ise, ya davranışlarını ya da düşüncelerini değiştirerek düşünceyle davranışlarını uyumlu hale getirmeye çalışırlar, böylece kendi öz saygılarını koruyabilirler. Bu sebepledir ki, dinlerin büyük kısmında inanç konusu en önemli konudur. Çünkü inanç, düşüncenin iskeletidir ve davranışları yöneten merkezdir. İnançta bir derecelik bir değişiklik, davranışta yüzlerce sonuç doğurabilir. İslama göre “bir haramın helal olduğuna inanmak” Allah’a ortak koşmak olarak görülmüştür. Hiç hırsızlık yapmayan bir kişi, fiilen yapmasa dahi, “hırsızlık helaldir” gibi bir düşünce içine girdiğinde, haramı helalleştirmiş olmaktadır.
Diğer yanda kötülükler bir anda mı olur? Bir insanın birden bire cana kıyması mümkün müdür? Bir kişi “Hiç belli olmaz, birden biz de cezaevine düşüverebiliriz” demişti. Bunun üzerine “Nasıl yani, birden uyuşturucu ticareti yapmaya başlayabilir misin mesela?” dedim. Mesela birileri bir anda kızınıza tecavüz edebilir, eşinizi bıçaklayabilir mi? Bunlara kader mahkumu diyebilir misiniz? Şeytana uymuş işte napalım diye anlayışla karşılayabilir misiniz? İnsanın iradesini yok saymak ve zulümleri kader görmek, sorumluluğun olmadığı bir dünyada yaşamak değil midir?
İnsan fiilleri yollar gibidir, aşına aşına kayganlaşır. Temiz vicdanlar, en ufak bir tozdan rahatsız olurlar. Hayatında hiç yalan söylememiş birisi, üst düzey dolandırıcı olabilir mi? Onu insanların söylediği herhangi bir yalan bile rahatsız eder. Bir adam karısını öldürüyor. O noktaya gelene, vicdanını karartana kadar, kaç adama yan baktığı için laf atmıştır kim bilir? Kaç kişiyle kavga etmiştir, karısına ne eziyetler etmiştir, ne şiddetler uygulamıştır… Yani fiziksel olarak o kadar alıştırma yapmıştır ki en son artık öldürme aşamasında gelmiştir. Ya da deneyde gösterdiği gibi, zihinsel olarak şiddeti kafasında yaşamış, meşrulaştırmıştır. Şiddet olaylarında şiddete hak vermiştir, şiddete uğrayanda kabahat aramıştır ve kendisinin de bir gün bunu yapabileceğine kredi vererek yaşamıştır.
Ruhlar da kanser olurlar. Ruh hastalıkları diye bir bilim var. Nasıl beslenmeye önem vermeyince ciddi hastalıklar meydana geliyorsa, ruhunu iyilikle-doğrulukla beslemeyenlerin de ruhlarında onulmaz yaralar açılmaya başlıyor. Bu da onların davranışlarında görülüyor.
Her öğrendiğimiz şey beynimizde yeni sinaps bağlantıları oluşturuyor. Tekrar yaptıkça bu bağlantılar kuvvetleniyor ve otomatikleşiyor. Aynı şekilde insanın düşüncesini yoğunlaştırdığı konular da aynı şekilde sinaps bağlantıları oluşturuyor ve üzerine yoğunlaştıkça bu düşünceler kuvvetleniyor ve artık otomatiğe, duygulara dönüşüyor.
Kitapta bunlara “kalplerinde hastalık bulunanlar” deniyor. Kalplerinde yani duygularında hastalık olanlar… Düşünceleri nedeniyle duyguları doğru çalışmayanlar, kötülük yapana empati yapan ve sempati duyanlar, iyilikten rahatsız olmaya başlıyorlar.
Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. (11 Hud 113)
“Kimseye kötülüğü dokunmaz” deriz birini överken. Bir yazardan dinledim şu güzel soruyu: “Kainatta harika sistemle yaratılmış olan insanın hayat amacı, kötülük yapmamak olabilir mi?”. Kötülük yapmamak yetmez, kötülüğe karşı çıkmak gerekir. Önemli bir hadis rivayeti vardır: “Bir kötülüğü gücünüz yetiyorsa elinizle düzeltin, yoksa dilinizle düzeltin, buna da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğz edin. Bu imanın en altıdır”. Çünkü kötülüğe karşı olanların kalpleri de sağlıklı kalıyor.
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”
-Gandhi
Dolayısıyla insan yaptıklarından ve yapmadıklarından, söylediklerinden ve söylemediklerinden, hissettiklerinden, düşüncelerinden ve tepkilerinden sorumludur.