Çoktanrıcılığın İlkel Tezahürleri ve Samiri’nin Buzağısı

ÇOKTANRICILIĞIN İLKEL TEZAHÜRLERİ VE SAMİRİ’NİN BUZAĞISI

ORİJİNAL MAKALE 114 SAYFADIR.
MAKALENİN TAMAMINI PDF OLARAK İNDİR 

 

GİRİŞ

Zaman zaman gündemime giren buzağı konusuyla daha yakından ilgilenmem, bir süre sonra beni çoktanrıcılığın ilkel tezahürlerine ve dolayısıyla Dinler Tarihi’ne yöneltti ve bu çalışma ortaya çıktı. Sümerler’de, eski Mısır’da, Anav kültüründe, Akatlarda, Asurlularda, Babillilerde, Hint Yarımadası’nda, Ortadoğu’da ortaya çıkan ilkel dinler, temelde birbirine benzer özellikler taşıyordu.

Yaratıcı’nın elçilerinin ardından güç ve iktidar sahipleri, ilahi mesajın içini boşaltıp tatlı- boş vaatlerle halklarını kandırıyor, onların duygularını ve inançlarını, kimi zaman totem, kimi zaman fetiş simgelerle istismar ediyor, onları kendilerine kul-köle yapıyorlardı.

Bu gidişat hiç değişmiyordu. İnsanların kazanımlarını ve emeklerini ancak halkın dini duyguları sayesinde daha kolay sömürme imkanı buluyorlardı. Güç sahipleri için din, hem kendilerini, hem de halklarını avutma aracı idi. Bunu yapabilmek için, öncelikle dindeki hak ve adalet gibi temel değerleri dejenere ediyor, diğer şeklî ve teferruat olan kısımları özellikle canlı ve diri tutmaya çalışıyorlardı. Böylece kendileri dokunulmazlık zırhı giyiyor ve istediklerini de bu yolla elde edebiliyorlardı.

“İnsan öküze tapar mı?”, “Öküze kim tapar?” soruları garip dursa da, şurası bir gerçek ki tarih boyunca da günümüzde de, “hak ve adalet” gibi ilkeleri, “rahmet ve merhamet” gibi değerleri olmayan herkes öküze tapar.

 

İNSAN NEDEN ÖKÜZE, İNEĞE VE BUZAĞIYA TAPAR?

Sarı veya kızıl öküz (boğa), sarı inek ve altın buzağı… Bunlar, sömürü çarkını sürdürmenin fetiş – totem simgeleri…

Ve ekonomik egemen güç aracı olarak altın/para: kapitalizm…

Bir totem olarak Hindistan’da ineği kutsayanlar, eski Mısır’da öküzü (apis) veya Sina Yarımadası’nda buzağıyı yüceltenler, hep aynı anlayışın kurbanı olmuşlardır. Mezopotamya’dan Eski Mısır’a, Hindistan’dan Eski Yunan’a, Roma’ya ve hatta Sina Yarımadası’na kadar geniş bir coğrafyada hayat, bu kurbanlar için hep sıkıntılı olmuştur. Bu tapınmanın arka planında sömürü düzenini koruma ve devam ettirme amacı yatmaktadır. Nitekim Eski Mısır’da apis öküzü sayesinde Firavunların zulümleri, Hindistan’daki inek sayesinde kast sistemi meşruiyet kazanmıştır. Bu hayvanlar başlangıçta bir totem, sonra fetiş simge olarak kullanılmış, halkın ilgisi ve tutkusu, bunlara yöneltilmiştir.

Eski zamanlarda, tarım toplumlarında, gücü, boğa temsil ediyordu. O yüzden boğa veya öküz, halkın gözünde çok önemliydi. İnsana çok yararlı ve çok güçlü varlık idi. Aklı küçümseyen ve ahlakı buharlaştıran egemen güçler din adamlarını da kullanarak, bu realiteden kendi güçlerini daha kalıcı kılacak farklı anlamlar türettiler.

Onlara göre Yaradan, bu kadar güçlü bir varlığa, diğer varlıklardan daha farklı özellik yüklemiş olmalıydı. Kendi niteliklerinden bazısını ona da vermiş olmalıydı. Gel zaman git zaman, boğanın/öküzün bu gücü, tanrıdan aldığına dair mesajlar verdiler. Kimi zaman, bu hayvanın, tanrının ruhunu taşıdığı söylemini işleyerek, kimi zaman, tanrının o hayvanın bedenini kullanarak yeryüzünde kendini gösterdiğine, onu avatar olarak kullandığına cahil halkları inandırdılar.

Bu etkili ve yetkili kişilerin, kendilerince belirledikleri özelliklere sahip bazı hayvanlara olağanüstü güç atfettiklerini, onlara yüksek saygı, yüksek özen, yüksek bakım gösterilmesini telkin ettiklerini görüyoruz. Artık kutsiyet atfedilen hayvanların; iyiliğin (hayrın) ve kötülüğün (şerrin), uğurun ve uğursuzluğun, başarının ve başarısızlığın, sağlığın ve hastalıkların, yoksulluğun ve zenginliğin, mutluluğun ve mutsuzluğun, rahmetin – bereketin ve hatta felaket ve afetlerin kaynağı olduğuna insanları inandırmak kolay olmuştu.

Kendilerinin belirlediği bitkiye, hayvana veya insana insanların bütün dikkatlerini toplamışlardır. Halk; zamanını, enerjisini, gücünü ve hatta elindeki imkânları, büyük ölçüde kutsanan ve toteme dönüşen bu varlıklara vakfetmiştir. Bunun sonucu, toplumdaki siyasal, sosyal, dini ve askeri sınıflar ve güçler, keyfi davranmak hak ve imtiyazını elde etmişlerdir. Çünkü yapay kutsallar, halkın kendi haklarını aramasını, yaşanan sorunları ve sıkıntıları sorgulamasını güçleştirmiştir.

Akletmeden ve düşünmeden herhangi bir varlığa tapmak isteyen için her zaman bir gerekçe vardır. Kimi gücünden dolayı, kimi güzelliğinden dolayı, kimi yetenekleri ve maharetinden dolayı, kimi soyundan sopundan dolayı, kimi bilgisi ve becerisinden dolayı, kimi gizeminden dolayı, kimi korkusundan dolayı, kimi zaaflarından dolayı, kimi çaresizliğinden dolayı bir şeylere veya birilerine kutsiyet atfeder, tapar; atfetmiştir ve tapmıştır.

Boğa veya öküz de bu tapınımın tarih boyunca sık sık karşılaşılan bir simgesidir. Boğa güreşlerinde boğayı yenerek öldürme arzusu, boğadan daha güçlü olduğu mesajı vermekten kaynaklanıyor olmalıdır. Zamanla görüldü ki inek olmazsa bu güç çoğalmıyor. Artık inek tapınma simgesiydi. Halkı avutmanın ve uyutmanın aracı, sığır idi. Bunun için yine özel bir inek seçmek gerekiyordu. Coğrafyaya ve iklime en uygun, en dayanıklı, en gösterişli, en güçlü hayvan olmalıydı. İşte o hörgüçlü Zebu ineği idi. Onun zarar görmemesi ve sağlıklı yaşaması için gösterilen saygı, zamanla tapınmaya dönüştürüldü. Bu sayede kast sistemi (katı sınıf ayrımcılığı) sorgulanamaz hale geldi. Çünkü yapay kutsal sayesinde, aklını kullanmanın, sağlıklı düşünmenin ve sorgulamanın önü kapatıldı.

HAYVAN TAPINIMINDAN ALTINA – MÜCEVHERATA GEÇİŞ

Sonraki dönemlerde, asıl gücün, altında, mücevheratta ve parada olduğu fark edildi. Öküz veya inek sahiplerinin yanı sıra, altın ve mücevherat sahipleri de, diledikleri her şeye fazlasıyla kavuşuyor, her istediklerini gerçekleştiriyordu, üstelik mücevherat için bir bakım da gerekmiyordu. Artık sarı öküz veya sarı inek, sarı altın olmuştu. Sarı altın biriktirenler ve stoklayanlar, her şeyi satın alabiliyordu. Arazileri, hayvanları, insanları, onların dünyalarını ve hatta inançlarını bile…

«Ey hakka inananlar! Toplumsal liderlerden (hahamlardan) ve dini otoritelerden (rahiplerden) pek çoğu, insanların mal varlıklarını asılsız ve usulsüz yollarla yerler ve Allah’ın yolundan engellerler. Altın ve gümüşü biriktirip /stoklayıp Allah yolunda harcamayanlara feci bir cezayı müjdele » (Kur’an, 9/34)

Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında insanların kazanımlarını, mal varlıklarını asılsız ve usulsüz yollarla yiyerek, bunları altına dönüştürenler, çoğunlukla o dönemin toplumsal liderleri ve din adamları idi.

KUR’AN’DA MUSA PEYGAMBER VE İSRAİL HALKI

İslam’la tanışan ve onu kabul ettiğini iddia eden toplumların ne gibi serüvenlerden geçtikleri, hangi tuzaklara düştükleri, hangi özelliklere sahip insanların elendiği ve ayakta kaldığını bilme açısından Kur’an’da anlatılan Musa ve Samiri olayı, güçlü bir mesaj taşımaktadır.

Eski Mısır’da Musa peygamber döneminde iktidarda olan Firavun, Kur’an’da en fanatik hak karşıtı gösterilen kişilerden birisidir. Bunun gerekçesi, kendisine yücelik atfetmesi, halkına zulmetmesi, bu zulmü sistemli biçimde yapması ve kendisini dinle temellendirmesiydi. Çünkü o, aynı zamanda başrahip idi.

 

İÇİNDEKİLER

 MUSA PEYGAMBER VE FİRAVUN    

İNSAN NEDEN ÖKÜZE, İNEĞE VE BUZAĞIYA TAPAR?

HAYVAN TAPINIMINDAN ALTINA – MÜCEVHERATA GEÇİŞ

KUR’AN’DA MUSA PEYGAMBER VE İSRAİL HALKI

FANATİK İNKARCI VE ZORBA FİRAVUN’UN BELLİ BAŞLI ÖZELLİKLERİ

KUR’AN’DA FİRAVUN TİPOLOJİSİ

İSRAİLOĞULLARININ MISIR’DAN ÇIKIŞ SERÜVENİ

SAMİRİ’NİN BUZAĞI EDİNMESİNDEN ÖNCEKİ UYARILAR

ZOR KOŞULLAR OLSA DA İSRAİLOĞULLARI’NIN UYMALARI GEREKEN İLKELER     16

SİNA DAĞI’NDA MUSA’YLA SÖZLEŞME

İSRAİL HALKININ SAPTIĞINI ANLAMASI

SAMİRİ, PAGAN GELENEKLE VE HAZLA SAPTIRANDIR

SAMİRİCİ – BUZAĞICI ANLAYIŞIN ARKA PLANINDA YATAN NEDENLER

BUZAĞI NEYİ SEMBOLİZE EDİYOR?

SANA ZARAR VERSE DE, KENDİNİ İYİ HİSSETTİRECEK ŞEYLERE KOŞ!

BUZAĞI, FİTNELENMENİN SONUCUNDA İCAT EDİLEN BİR SEMBOLDÜR

BUZAĞIYA YÜKLENEN OLAĞANÜSTÜ ANLAM VEYA GÜÇ NEDİR?

HANGİ ÖZELLİKLERİ OLAN BİR VARLIK İLAH OLAMAZ?

GÜCÜN ALLAH’A AİT OLMASI NE DEMEKTİR?

 

İLKEL TOPLUMLARDA GÜCE TAPINMA     

KİMLER BUZAĞI EDİNMEKTEDİR?

ZİYNETLER GAYRİ MEŞRU MU?

BÖĞÜRME (HUVÂR) ÖZELLİĞİ OLAN BİR BUZAĞI

İSRAİL HALKINA LÜTFEDİLEN RIZIK: KUDRET HELVASI VE BILDIRCIN

KUDRET HELVASI (el-MENN)

BILDIRCIN (es-SELVÂ)

SONUÇ: BUZAĞICILIK VEYA SAMİRİCİLİK, EMEKSİZ VE RİSKSİZ KEYFİ YAŞAMDIR

 

İLKEL İNANÇLARDA GÖRÜLEN DOĞA GÜÇLERİNE VE HAYVANA TAPINIMININ ARKA PLANI

 

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI VE TARİH            

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARINDA DİN

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARINDA SİYASET – DİN İLİŞKİSİ

 

SÜMERLERDE DİN    

SÜMERLERDE TANRI İNANCI

YÜCE TANRI: AN (ANU)

SÜMERLERDE İLAHİ DİNİN İPUÇLARI

HAVA TANRISI ENLİL

SU TANRISI ENKİ (EA)

SÜMERLERDE TAPINAKLAR

SÜMERLERDE DİN ADAMLARI

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARINDA HUKUK

SÜMERLERDE İNSAN VE KADIN HAKLARI

HAMMURABİ KANUNLARI

 

HİNDUİZM VE BRAHMANİZM           

HİNDUİZMDE BOĞAYA VE ZAMANLA İNEĞE KUTSİYET ATFETMEK

İNEK-BOĞA KÜLTÜNÜN DAYANAKLARI

DESTANLAR DÖNEMİNDE İNEĞE KUTSİYET ATFEDİLİR VE ETİ YASAKLANIR

İNEĞE KUTSİYET ATFETMENİN NEDENLERİ

İNEĞE KUTSİYET ATFETMEK, EFSANELERLE YAŞATILIR

İNEK, TANRI İLE İNSAN ARASINDA ARACIDIR

İNEK, BEREKET VE UĞUR SİMGESİDİR

İNEK, İYİLİK SAĞLAMA VE KÖTÜLÜKTEN (BELA) KORUNMA SİMGESİDİR

İNEK, GÜNAHTAN ARINMA, ŞEYTANI KOVMA, UĞURSUZLUKTAN KORUNMA SİMGESİDİR

İNEK İDRARI VE DIŞKISI DEĞERLİ, HATTA ARINMA ARACI KABUL EDİLİR

İNEK, AHİRETTE KURTARABİLİR: ŞEFAAT

YAVRULAYAN İNEĞE SARILMAK, HAC YERİNE GEÇER

İNEK, TÖRENLERDE VE MERASİMLERDE KORUYUCU RUH GÖREVİ GÖRÜR

İNEK, GİZEMLİ BÜYÜSEL GÜÇLERE SAHİPTİR

İNEĞE KUTSİYET ATFETMEK, HEM HALKA HEM DE HAYVANLARA ZARAR VERMEKTEDİR

KUTSANAN İNEĞİN SİYASETE ALET EDİLMESİ

 

ESKİ MISIR     

ESKİ MISIR’DA YARATICI TANRI VE TANRILAR

ESKİ MISIR DİNİ

MISIR’DAKİ FİRAVUNLARIN DİNİ

FİRAVUNLARIN PİRAMİT VE TAPINAK SEVDASI

ESKİ MISIR’DA PAGAN İNANÇLARI

ESKİ MISIR’DA KUTSAL SIĞIR VEYA ÖKÜZ İNANCI

ÖKÜZ VE ALFABE

ESKİ MISIRDA KADININ SİYASİ VE SOSYAL KONUMU

ESKİ MISIR’DA MONOTEİST DEVRİM

ESKİ MISIR DİNİNİN YUNAN VE ROMA İNANÇLARINI ETKİLEMESİ

 

YUNAN MİTOLOJİSİ  

ESKİ YUNAN’DA ÇOKTANRICILIK (PUTPERESTLİK)

ESKİ YUNAN’DA KADINININ SİYASİ VE SOSYAL HAYATTAKİ ROLÜ

YUNAN MİTOLOJİSİNDEN YUNAN FELSEFESİNE

ROMALILARDA ÇOKTANRICILIK (PUTPERESTLİK)

TUFAN MİTLERİ

ESKİ YUNAN İNANÇLARININ YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI ETKİLEMESİ

 

ARABİSTAN’DA ÇOKTANRICILIK   

ESKİ TÜRKLERDE ÇOKTANRICILIK              

PAGANLARDA ÖLÜM CEZALARI      

SONUÇ

TARİH KRONOLOJİSİ

 

ÇOKTANRICILIĞIN İLKEL TEZAHÜRLERİ VE SAMİRİ’NİN BUZAĞISI

ORİJİNAL MAKALE 114 SAYFADIR.
MAKALENİN TAMAMINI PDF OLARAK İNDİR 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir