Kur’an’ı Anlayıp da N’olcak?
“Kur’an’ı anlamak gerekir” diye insanlardan, kendi anladıkları dilde de Kur’an okumalarını ve üzerinde düşünmelerini isteyince, insanlardan dini dar olan dindarlar;
Anlayıp da n’olcak?
Anlayanların ne işine yaradı?
Geçen gün anlamından bahsedilmişti, hatırlayan var mıdır? gibi boş sözlerle, tutarsızlık ve saçmalıkların (batıl) arkasına sığınıyorlar.
Dini, salt ruhanilik ve ruhbanlık diye anlayan birine bunları anlatması kolay olmuyor.
KİTAP BOYUNCA;
- “Öldürmeyeceksin” deniyorsa, bunu duyanlar öldürmeyecek veya öldürmeye teşebbüs etmeyecek veya öldürmesine dini bir gerekçe bulamayacak; insanları ve özellikle arkası olmayan insanları, kadınları öldürenler, dinen büyük bir günah işlediklerine inanacak ve toplumca takdir edilemeyecekler…
- “Çalmayacaksın” deniyorsa, bunu duyanlar çalmayacak veya çalmaya teşebbüs etmeyecek veya hırsızlığa dini bir gerekçe bulamayacak; çalanlar, dinen büyük bir günah işlediklerine inanacak ve toplumca takdir edilemeyecekler…
- “Haksızlık etmeyeceksin” deniyorsa, bunu duyanlar eşlerini çocuklarını ve komşularını rahatsız ediyorlarsa artık etmeyecek, onlara haksızlık ve zulm ediyorlarsa artık etmeyecek, zarar vermeyecekler, rahatsız etmeye, zarar vermeye ve haksızlığa teşebbüs etmeyecek veya haksızlıklarına dini bir gerekçe bulamayacaklar; başkalarını rahatsız edenler ve onlara zarar verenler, dinen büyük bir günah işlediklerine inanacak ve toplumca takdir edilemeyecekler…
BİR ÖRNEK;
Bir insan Maun suresinin (107Maun/1-7) anlamını dinlediyse, şunları öğrenecek;
Dini yalanlayanı gördün mü, dini kim yalanlıyor biliyor musun, dini kim reddediyor bilmek ister misin?
- Yetimi, sahipsizi, kimsesizi, çaresizi itip kakan, onu toplumun dışına iten, dışlayan kişiler, davranışlarıyla dini yalanlıyorlar.
- Açı, yoksulu, fakiri doyurmaktan, temel ihtiyaçlarından yoksun insanların bu ihtiyaçlarını görmezden gelen kişiler, davranışlarıyla dini yalanlıyorlar.
- Namazlarını ve ibadetlerini bilinçsizce ve gösteriş olsun diye yapan kişiler, davranışlarıyla dini yalanlıyorlar.
- Temel ihtiyaç maddelerinin muhtaçlara ulaştırılmasında engel çıkaran kişiler, davranışlarıyla dini yalanlıyorlar.
Bunları öğrenen kişi, çevresindeki insanları dışlıyorsa, böyle bir kişinin dine bağlılık iddiası havada kalacak. Çevresi olan birisini zaten kimse dışlayamaz.
Yeme, içme, giyinme, barınma ve sağlık gibi hayati konularda temel ihtiyaç sahiplerini görmezden gelen kişinin, dine bağlılık iddiası havada kalacak.
Bilinçsizce ve gösteriş olsun diye ibadet yapanların dine bağlılık iddiası havada kalacak.
Temel ihtiyaçların karşılanmasında zorluk çıkaranların dine bağlılık iddiası havada kalacak.
“Kur’an’ın anlamını öğreneceğiz de n’olcak” diyenler, Kur’an’ı anlayarak okur veya dinlerlerse, onların hayatlarında belki anlamlı gelişmeler olacak, ne dersiniz?
Ramazan ayı, “Kur’an ayı” olarak nitelenir. Bu ayda Kur’an’ı hatmetmekten, Kur’an okumanın çok büyük sevap (fayda) olduğundan, Kur’an ziyafetinden sıkça söz edilir. Ancak Kur’an okumaktan söz edilirken, Kur’an’ı anlamaya yönelik bir mesaj verilmez.
KUR’AN ANLAŞILMAYINCA;
- İnsanlara nasıl rehberlik ve kılavuzluk edecektir (huda ve hidayet)?
- İnsanlar, onun mesajından (zikr) nasıl haberdar olacaktır?
- İçdünyamızdaki sıkıntıları gidermede nasıl çözüm olacaktır (şifa’)?
- İnsanları, toplumsal sorunlarından nasıl kurtaracaktır (rahmet)?
- İnsanları nasıl bilgilendirip aydınlatacaktır (nur)?
- İnsanları nasıl canlandırıp harekete geçirecektir (ruh)?
- Değerlerle donatılmış (kerim) bir kitap olduğunu nasıl anlayacağız?
- İnsanlara sunduğu nasihatın(mev’iza) neler olduğunu nerden bileceğiz?
- Anlaşmazlıklarda hak ve adalete dayalı çözümleri nasıl sunacaktır (hakem)?
- Hakikat ile batıl birbirinden nasıl ayırt edilecektir (furkan) ?
Kur’an’ın anlamının rafa kaldırılması, Arapçasına gösterilen saygının anlamına gösterilmemesi, Kur’an’ı anlama işinin, gereksiz ve değersiz bir iş olarak görülmesi; insanların anlama önem ve değer vermemesinden, bilgisizlikten, cehaletten, gafletten ve kafa karışıklığından kaynaklanmaktadır.
Tüm bunlar neden oluyor, biliyor musunuz? Şu gerçek, göz ardı ediliyor: Kur’an’a ait özelliklerin ortak noktası, bilgidir. Kılavuz (huda) ve aydınlatıcı (nur) olmak, kurtarmak, hepsi bilgiyle mümkündür. Çünkü Kur’an, bir bilgi kitabıdır.
Onu diğer bilgi kitaplardan ayıran temel özellik, bütünüyle kesin bilgiler içermesidir. Evet, Kur’an, bilgi kitabıdır. Kur’an, en fazla kendisinin bu özelliğine dikkat çekerken, insanlardan en fazla gizlenen ve üzeri en fazla örtülen yönü bu olmaktadır. Eğer bu gerçek, açıkça bilinse onun anlamı çok önemli bir konuma yükselecektir. Şu kadar ayette bu gerçeğe; Kur’an’ın ‘ (temel ve kesin) bilgi’ (el-ilm) olduğuna vurgu yapılmıştır: (2/120, 145; 3/7,18,61; 4/162; 13/37; 16/27; 17/107; 22/54; 28/80; 29/49; 30/56; 34/6; 42/14; 45/17; 47/16; 53/30; 58/11).
O yüzden şu gerçeği bilmek gerekiyor: Kur’an, ilahi hakikatleri bildiren bilgi (el-ilm) kitabıdır. Onun bilgi kitabı olduğu bilinirse, ondaki bilgiler; rahmet (kurtuluş), şifa (psiko-sosyal sorunlara çözüm), müjde (güzel sonuçlarla müjdeleme), furkan (hakikat ile temelsiz şeylerde ayraç), hidayet (kılavuz), nur (aydınlık), ruh (bilinç ve coşku kazandırıcı), mev’iza (nasihat) ve zikir (hakikat gündemi) özellikleri gerçek mahiyetine kavuşur. Aksi takdirde Kur’an; büyü, tılsım ve muska kitabına dönüşür ve Allah’ın elçisinin, “Rabbim! Halkım, bu Kur’an’ı rafa kaldırdı/ kısıtlı bir konuma soktu.” (25Furkan/30) şikayeti doğrulanmış olur.