Çocuk Eğitimi
ÇOCUKLARIN ÖĞRENMESİ VE ONLARA ÖĞRETMEK
Öncelikle bilmeliyiz ki başlangıçta çocuklara bir şeyler öğretilmez, onlar süreç içinde öğrenirler. Daha ilk günden, ilk haftadan, ilk aydan itibaren onlara bir şeyler öğretmeye kalkanlar, kendi evlerini yapay sınıfa ve askeri kampa dönüştürmüş olurlar. Öğrenme ve öğretme etkinliği zamanla zaten iç içe geçer.
Bilmeliyiz ki çocuk eğitimi, yüksek bilinç gerektiren bir iştir. Öz benliğiniz, binasını sağlam temeller üzerine inşa etmediyse, üniversite hocası olsanız da öylesine denemelerle ideal düzeyde çocuk eğitemezsiniz.
Çocuklar; görerek, duyarak, duyumsayarak, tadarak; algılayarak elde ettikleri verileri zihinsel olarak işleyebildikleri ölçüde öğrenirler. Onlar, daha doğum gerçekleşmeden başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçte doğal öğrenmeye adaydırlar.
Çocuklar gelişip büyüdükçe onların ilk öğrenmeleri gereken şey, kendilerine ve çevrelerine zarar vermemeleridir. Bu ise, rahatsızlık veya zarar çıktığı anda doğru tepkilerle onarılması gereken bir iştir. Bu problemi çözmek için, bir öğretmen edasıyla veya askeri bir disiplinle değil, sürtüşmeye girmeden, gerekçesi kısaca açıklanarak önlem alınmalıdır. Empatisi güçlü anne-babalar, çocuklarına da adeta kültürel bir miras gibi empati aşılarlar. Empatiden yoksun veya çocukların yanında çelişkiler yaşayan anne-babalar, yanlış yerlerdeki göstermelik müdahaleler dışında çocuk eğitemezler. Çocuklar, empati kurabildikleri ölçüde ahlaklı olurlar. O nedenle çocuklar, her şeyden önce kendilerini ve çevrelerindeki insanları rahatsız etmemeyi, onlara zarar vermemeyi öğrenmelidirler. Çevresindeki insanları rahatsız etmekten ve onlara zarar vermekten rahatsız olmayan bir kişilikten, hangi dine mensup olursa olsun, hangi ibadetleri yaparsa yapsın, kimseye bir hayır gelmeyecektir. Başkalarını rahatsız etmemek ve onların haklarına saygı göstermek, insanca davranmanın ilk koşuludur.
Çocukların öğrenmesi gereken ikinci şey, yapabildikleri, başarabildikleri, güç yetirebildikleri kendi işlerini yine kendilerinin yapmalarıdır. Yemeklerini kendileri yemeli, elbiselerini kendileri giymeli, ödevlerini kendileri yapmalıdırlar. Bunları yapabilecek bir potansiyele sahip çocuğa özel durumlar dışında destek vermek, onu daha küçük yaşta iken istismara alıştırmaktır. Kendi işlerini kendi başına gören çocukların özgüven duyguları gelişir. Kendilerine güvenen çocuklar, çevrelerindeki güvenilir insanlara da güvenirler. Başkalarını kullanmaya alıştırılan çocuklar, bu alışkanlıklarını bir yaşam biçimine dönüştürünce çekilmez olur ve çevrelerindeki insanlarla barış içinde yaşayamazlar.
Çocukların öğrenmesi gereken üçüncü şey, bulundukları ortamlarda sorumluluk almalarıdır. Yapılacak işler, yaşanan sorunlar ve sıkıntılar karşısında sessiz, tepkisiz ve duyarsız kalmaları durumunda, bize, hepimize bunların yansımalarını ve etkilerini bilmeleri gerekir. Bizler; açık sözlü, açık yürekli, şeffaf, tutarlı, duyarlı olursak, hakkın ve haklının yanında, haksızlığın ve haksızın karşısında yer alırsak doğal öğrenme gerçekleşecektir. Bunun için çocuklar sorgulamayı öğrenmelidir, demagojiyi değil. Emin olmadığı konularda soru sorabilmeli, araştırmalı ve gerçeğe ulaşıncaya kadar onların önüne ket vurulmamalıdır. Sorgulanmayan bilginin pek bir işe yaramayacağını, dogmaların ve tabuların, kişinin anlam dünyasında, değiştirilemez ve dönüştürülemez ‘baskı unsuru birer kalıplar’ olduğunu öğrenmelidirler. Onları anlam ve doğru bir amaçtan uzak, büyüleyici ortamlardan mümkün olduğu kadar uzak tutmalıyız. Büyücülerin, büyüleyici kişilerin, büyüleyici ortamların ve büyüleyici yapıtların, onları gerçeklerden uzaklaştıracağını bilmeliyiz.
Çocuklar, eğer birilerine veya bir şeylere zarar vermiyorlarsa, sorumluluklarını yerine getiriyorlarsa onların özgür olmaları gerekir; özgürce konuşmaları, özgürce duygularını ifade etmeleri, kendi haklarındaki kararları özgürce almaları gerekir. Onlar saygıyı da, sevgiyi de dolu dolu yaşamalıdırlar. Kendi haklarına saygı gösterildiğini; doğru, iyi ve güzel davranışlarında daima onların yanında olduğumuzu ve sevildiklerini bilmeli, buna inanmalıdırlar.
Çocuklar, akıllarının ve vicdanlarının ne kadar değerli ve kullanım konusunda ne denli öncelikli olduğunu öğrenmelidirler.
Çocuklara; hak, adalet, doğruluk, dürüstlük, açık sözlülük, açık yüreklilik, özeleştiri yapabilme, empati, başkasını rahatsız etmeme, duyarlı ve tutarlı olma öğretilmeli.
Onlara yapay kutsallardan uzak durma, kula kul olmama öğretilmelidir. Palavralara ve saçmalıklara inanmama öğretilmelidir. Dünya genelinde Tanrı’nın varlığının ispatlanmasına odaklananların, O’nun bildirdiği değerlerle pek de barışık olmadıkları görüldüğünden evrensel ilkeler ve değerlerin önemi anlatılmalıdır. Bu ilkeler ve değerlerin; öncelikle kendisine, çevresine, insana ve doğaya saygı göstermeyi, kendi bencil ve içgüdüsel tutkuları uğruna hiçbir şeye ve hiç kimseye zarar vermemeyi amaçladığını öğrenmelidir. Çocuklara, bizzat kendimiz yaşayarak fedâkarlığı öğretmeliyiz ki bencil tutkulara kapılmasınlar.
Allah’tan başka hiç kimsenin ve hiçbir şeyin onların üzerinde baskı ve hegemonya kurmasına izin verilmemeli. Allah’ın insanlar üzerinde zaten herhangi bir baskı ve hegemonyasının olmadığı, O’nunla dikey ve yatay her türlü iletişime geçebileceği, O’nun daima hakkın ve haklının yanında, haksızlığın ve zalimin karşısında olduğu, O’nun taraf ve karşı olmasının, bizzat O’nun hayata doğrudan müdahil olarak katılacağı anlamına gelmediği; O’nun desteğinin ancak, O’nun belirlediği fiziksel ve biyolojik yasalarla uyumlu yaşayınca, toplumsal değişimin ilkelerine uygun bir tutum içine girince, bize moral vereceği ve işlerimizi kolaylaştıracağı bilinci verilmelidir.
Çocuklar, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi putlaştırmamalı. Putlaştırmamalı ki özgür ve özgüven sahibi bir insan olabilsin. Allah’tan başka hiç kimse, ister modernlik, ister din adına olsun onun hayatına haksız yere müdahale etmemeli ve kısıtlama getirmemeli ki o, onurluca yaşasın. Allah’ın bildirdiği ilkeler ve değerler, haklı gerekçeye dayalı olarak evrensel temel haklar ve özgürlükler kapsamında olduğu için gerçek anlamda kişiyi kısıtlayıcı olmayıp güvenlik önlemleri olarak onu koruyucu nitelikte olduğu bilinmelidir.
Çocukları ezmemeli, ezik yetiştirmemeli, aynı zamanda onları şımartmamalı, uçurmamalıyız. Böyle bir durumda şımartılan çocuklar, ailelerini ciddiye almayacak ve aralarında etkili iletişim olmayacaktır. Onları özgüvenli yetiştirmeliyiz. Aksi takdirde hırs ihtiraslarıyla, uyumsuz doyumsuzluklarıyla, kendini beğenmiş ve ikiyüzlülükleriyle, bencillik ve kıskançlıklarıyla uğraşmanın ileride ne denli zor olacağını bilmeliyiz.
Onlara biz bilinci aşılamalıyız. Onlar, dünyanın bir bütün olduğunu, ancak birlik olmadığını anlamalıdırlar. Bu birliğin güçlenmesi ve büyümesi için mücadele vermenin önemi onlara kavratılmalıdır.
Çocuklarda ortaya çıkan ve gitgide büyüyen sorunlar karşısında doğru tutum sergilemeliyiz; onları dövmeden, onlarla didişmeden, onlara hakaret etmeden, onları hırpalamadan, kişiliklerini örselemeden, küçük küçük yaptırımlarla, konunun önemini anlamalarını sağlayacak yollar izlemeli, sorunla baş etmeye çalışmalıyız. Küçük hataları görmezden gelmeli, büyük sorunlara yol açacak ısrarlı yanlışlar karşısındaki tavrımızda kararlı olmalıyız. Her şeyin bir bedeli olduğunu biz de bilmeliyiz, onlar da fark etmelidirler. Çocuklar, yanlışta diretmeleri durumunda yetişkinlerin ne tür bedeller ödediklerini bilmelidirler.
Dahası çocuklara; elindekilerle yetinmelerini, daha fazlasını istiyorlarsa daha fazla çalışmalarını, sabırlı olmalarını, şükretmeyi ve değer bilmeyi öğretmeliyiz.
Beslenme, insan ilişkileri, ticari ilişkiler, eğitim, güvenlik, temizlik ve sağlık vb. konularda yapacağımız yanlışların onlara da yansıyabileceğini ve onları da etkileyebileceğini bilmeliyiz. Çocuğun beslenmesinin, davranışları üzerindeki etkisini göz ardı etmemeliyiz. Yanlış beslenme, sağlık sorunlarına, doğru olsa bile gereğinden fazla besin yüklemesi davranış sorunlarına yol açacaktır.
Çocuklara; tükettikleri, tattıkları, zevk aldıkları her şeyin; bir bilincin, bir emeğin ürünü olduğunu, kaynakların sınırlı olduğunu, geleceği düşünmenin ve günübirlik yaşamamanın önemini, hak etmişlik duygusunu, yapılan her şeyin bir karşılığının, bir bedelinin olduğunu ve olacağını kavratmalıyız.
Şundan emin olun ki ilahi adalet bilinci, çocuklara verilebilecek en büyük eğitim bilincidir.
Çocukların çocukça hakları vardır; onları görmezden geldiğimizde, hiçe saydığımızda bu hakları ihlal etmiş oluruz. Bu ihlal, ilahi adalet gereği ileride bize çok pahalıya mal olur. Turgut ÇİFTÇİ
Çocuk Eğitimi
http://www.hakveadalet.com/cocukegitimi
Çocuk Eğitimi: İnsan, Sorumlu ve Sorunlu Varlıktır
http://www.hakveadalet.com/insan-sorumlu
Çocuklar Genellikle Olumsuz Davranışları Örnek Alır
http://www.hakveadalet.com/cocuk-ornek
Çocukça Yaşamlar– Ergence Tepkiler
http://www.hakveadalet.com/ergen-cocuk
İlahi Kültürde Eleştiri Kültürü ve Tövbe
http://www.hakveadalet.com/ilahi-kulturde-elestiri-kulturu
Yalana Son Vermeden Güven Oluşmaz
http://www.hakveadalet.com/yalanasonver
Yalansız Bir Dünya İstiyoruz
http://www.hakveadalet.com/kurtulus-yalanason
İlkesiz İnsanların ve Hukuksuz Toplumun Problem Çözme Biçimi ve Yöntemleri
http://www.hakveadalet.com/cahiliyede-problemcozme
Kimler uyarılardan rahatsızlık duyar?
http://www.hakveadalet.com/kimler-uyarilar-ve-elestirilerden-rahatsizlik-duyar
Kur’an’da Dürüstlük
http://www.hakveadalet.com/kuranda-durustluk
Dürüstlük Nedir, Ne Değildir?
http://www.hakveadalet.com/durustluk-nedir-ne-degildir
Dürüstlük Bir Yaşam Biçimi
http://www.hakveadalet.com/durustluk-bir-yasam-bicimi
Çocuklar Neden Ölmektedir?
http://www.hakveadalet.com/cocuklar-neden-olmektedir
Ateistçe Sorular: Çocuklar Neden Ölmektedir ve diğerleri
http://www.hakveadalet.com/cocuklar-neden-olmektedir
Çocuk Evliliğini Meşrulaştırma Çabaları