İnsanüstü Bilgi İddiasıyla Kandıranlar
Bilgi güçtür. Bilgiyi elinde bulunduranlar tarih boyunca güç elde etmişlerdir. Şifacılar, iyileştirici bilgileriyle toplumda statü sahibi olmuştur. Bilim adamları, yerleri ve gökleri inceleyenler de hakeza öyle… Sadece bilgili olanlar değil, bilgi sahibi olduğunu iddia edenler de bu statüden payını almış. Farklı varlıklardan bilgi aldığını iddia eden büyücüler, geleceği gördüğünü iddia eden falcılar, Allah katında doğru olanı yalnız kendilerinin bildiğini iddia eden din adamları bu kapsamda.
Öğretmenlik kutsal deriz, çok değerlidir. Çünkü öğretmenler bilgiyi paylaşırlar, tekellerinde toplamazlar. Saydığım prototipler ise sahip olduklarını iddia ettikleri bilgiyi tekellerinde tutmak isterler. Bu şekilde de maddi imkanlar devşirirler. Aynı zamanda insanların üzerinde hükmetme yetkisi elde ederler.
Birileri rüyayı dini bilgi kaynağı görmüştür. Bazıları sezgiyi kaynak kabul eder. Bazıları farklı varlıklardan ilahi ve gaybi bilgi aldığını iddia eder. Bunları doğru kabul edersek şayet, o kadar göreceli bir durum ortaya çıkar ki… Her yalan uydurmak isteyen rüyasında görebilir, sezebilir, birilerinden bilgi aldığını iddia edebilir.
Kur’an’a bakıldığında Peygamberlere gelen vahiy dışında Allah’tan gelen başka bir ilahi bilgi kaynağı yoktur (Şura 51). Peygamberler de ilettikleri vahiy karşılığında herhangi bir ücret/menfaat talep etmezler (Yasin 21). Peygamberlere gelen vahiyde ise, “evrensel değerlere uyun” (İsra 22-37), “Allah’tan mesaj aldığını iddia eden peygamber dışı insanlara itibar etmeyin” (Bakara 79) denmektedir. Kula kul olmamak tam bu aslında. Çünkü, Allah’ın bildiği gayb alanını insana atfettiğimizde, insan zarar görür.
İlahi veya insanüstü bilgi iddialarının doğru ve yanlışlığından, Kuran-ı Kerim ile emin olabiliriz. Allah’ın gönderdiği kitabı anlayarak okumayanlar ise, özel bilgi aldığını iddia eden dolandırıcılar hakkında hiçbir zaman emin olamazlar. Çünkü “ya doğruyu söylüyorsa” diye bir açık kapı bırakırlar. Allah’ın ayetlerini anlayarak okuduğumuzda, kimse bizi gaipten haberlerle kandıramaz. Çünkü vahiy dışında başka bir ilahi bilgi kaynağı olmadığını bilir, uydurulmuş olanı farkedebiliriz. Bu da en büyük özgürlük…
Müge Anlı programını dönem dönem takip ediyorum. Tam bir sosyolojik analiz yuvası. İyiler, kötüler; iyiye ve kötülüğe destek olanlar… Programda son bir yıl içerisinde yaşanan akıl almaz olaylara bakarsak özel bilgi meselesini daha net görürüz. Kendisinin mehdi olduğunu iddia eden ve define olan bir yeri özel güçleriyle bildiğini iddia eden dindar bir adam ve onun peşine takılanlar… Sonra Silivri’de metrelerce kazmışlar, göçük altında kalıp ölenler… Ortada define yoktu tabii ki.
Palu davası var ki… Feci bir olay. Cinlerle konuştuğunu iddia eden bir adam tüm aileyi kendisine inandırarak cinayetten tecavüze ve akla gelebilecek her kötülüğe hem maruz bırakmış hem ortak etmiş… İnsanlar nasıl inanabiliyordu? Hem de aileden en az on kişi… Yakın zamanda ise, boş bidonlarının altınla (!) dolacağını düşünen kerli ferli adamlar, ellerinde ne varsa dolandırıcılara kaptırmışlardı.
Bu olayların ortak özelliği dini hassasiyetlerin sömürülmesi… Kuran’ı, yalnızca Arapça okuyarak, bu sayede insanların da anlamamalarından istifade ederek, Arapça dualarla, bir günde yüzlerce rekat namaz kıldırtarak güven sağlamayı başaran bu dolandırıcılar, dini alet ederek insanları kandırmışlardır. İnsanlar ise panzehirleri olmadığı için virüse yakalanmışlardı.
Özellikle Arapça bir şey görmeyelim, hemen esas duruşa geçiyoruz. Oysa Arapça bir dil. İnsanlar o dilde doğru yanlış pek çok şey söyleyebilir, yazabilirler… Hangisi Kuran, hangisi değil diye sorgulamamız gerekir.
Kuran-ı Kerim Allah’tan vahiy olarak bizler okuyalım ve aklımızı doğru kullanalım, insanlar bizi Allah ile, dinle ve metafizik dünyayla kandırmasın diye inmiştir (Fatır 5). Kuran’ı Arapçasından okuyan kişiler, metnin anlamı dışında ne biliyorlar da; size mal, güç, gaipten haber vaat edebilirler ki? Nasıl bir dua bilgisine, hangi delil ile sahiptirler? Dualarını Allah’ın kabul edeceğini nasıl garanti edebilirler? Peygamber hayatında birçok badire atlatıyor. Savaş kaybediyor, yaralanıyor, yakınları ölüyor. 10 yılını maddi olarak ciddi sıkıntıda ve ambargoda geçiriyor. Ama birileri, Peygambere dahi verilmeyen özel bilgilerin ve güçlerin kendilerine verildiğini iddia ederek kandırıyorlar…